Bu ‘Paralel mahkemeler’ Sayın Erdoğan’ın sözünü ettiği değil; sözünü etmediği paralel mahkemeler.
Radikal'den Murat Yetkin, Güneydoğu’da önemli davalara bakan bir avukatın aşağıda anlattıklarını köşesine taşıdı;
Avukat, “Geçenlerde bir müvekkilim geldi. Aleyhine bir karar çıkmış, üst mahkemeye itiraz edecekmiş, yardım istiyordu. Ben de kararı istedim. Verdi. Bir de ne göreyim? Meğer davaya PKK’nın yerel mahkemesi bakmış. Karar bizimkinin aleyhine çıkmış, o da PKK’nın bir üst 'eyalet' mahkemesine itirazda bulunmak istiyor.”
Yetkin, ‘Bizim avukat davaya bakamayacağını söylemiş tabii, ama asıl şaşırdığı, bizim de duyunca şaşırdığımız, vatandaşın bu durumu, yani PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde resmi mahkemelere paralel olarak mahkeme kurmasını doğal, kararlarını da meşru karşılamış olması.
Yalnız mahkeme de değil… Diyarbakır kırsalında, Şırnak kırsalında, PKK’nın
sadece “şehitliklerini” değil, kendi polisini, cezaevini, hatta dağa adam
gönderme amaçlı, kendi “askere alma” noktalarını oluşturmuş olması.’
********************************************
HDP İstanbul Milletvekili S.S. Önder, TBMM’de yaptığı açıklamada “Başlangıçta ‘baldıran zehri içeriz’ diyen hükümetin, bugün baldıran zehri saçtığını, hükümetin Öcalan’la ‘uluslararası barış gözlemcilerinden oluşacak bir üçüncü göz, sekreterya ve süreçle ilgili komisyonlar kurulması’ konusunda mutabakata vardığını, bunun gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini’ söyledi.
PKK'nın silahlı kanadı HPG' nin sorumlusu Murat Karayılan, ‘Gerekirse Türkiye'yi başlarına yıkarız, her mevsim bunu yapmaya muktediriz’ dedi.
Başka bir gazeteci, dersi asan ellerinde orijinaline yakın maket tüfekler bulunan bir grup ilkokul öğrencisiyle konuşuyor. Öğrenciler terörist kimdir? sorusunu ‘Türk askerinden bizi koruyan, onlar olmasa Türk askerleri bizi öldürür’ şeklinde cevaplıyor.
***********************************************
Beytüşşebap Savcısı Hüseyin Aktürk, Beytüşşebap için,’Eylem zamanı kapalı, normal zamanlarda acık cezaevi, yollar kesiliyor, mayınlar patlatılıyor, markete gidemiyoruz, kurşun sesleri koridorlarda yankılanıyor’ diyor.
T.C.Devleti’yle işbirliği yapan korucuların kaderine terk edildiği, yakalandıkları yerlerde işkence edilerek infaz edildiği, askerin kışlasından, polisin karakolundan sadece şehit cenazelerini kaldırmak için çıktığı, zırhlı araçların, saldırılarda bariyer, top arabalarının cenaze arabası olarak kullanıldığı bölgenin hala vatan toprağı olduğuna v e vatan toprağı olarak kalacağına inancınız devam ediyor mu?
‘Hiç ibret alınsaydı, tekerrür eder miydi tarih?
Bu toprakların vatandan koparılması için her şey yapılırken, ses çıkarmadan izleyerek, hiçbir şey yapmayarak mı vatan topraklarını koruyacaksınız? Mora Girit, Selanik, Bulgaristan ve Balkanlar elimizden çıkarken yaşananlarla bugün Güneydoğu’da yaşananlar arasında hiçbir fark yoktur. Terör örgütünün istekleri yerine getirildiği sürece; terör yapmaya gerek kalmadığı için, ateş kesiliyor. Taleplerin gerçekleşmesinde yavaşlama olunca, terör anında tırmandırılıyor. Balkanlar’da Komitacıların yaptığını Güneydoğu’da PKK, Osmanlı hükümetinin yaptığını, bugünkü hükümet, o zamanki sözde entelektüellerin yaptığını da bugünküler yapıyor. Batı bildiğiniz eski batı. Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek Einstein’a göre ahmaklığın tanımlarından sadece birisidir.
M.Akif Ersoy, ‘Hiç ibret alınsaydı, tekerrür eder miydi tarih?’ diyor. Hala ibret almıyorsanız size de Necip Fazıl Kısakürek şöyle sesleniyor:
Geldi ölümsüz yalan, gitti ölümlü gerçek,
Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek?